Küçük İnsanlar 3

Küçük insanlar serimize vazgeçilmez abilerle devam ediyoruz. Bu tipler size de çok tanıdık gelecek.

Küçük İnsanlar 3

Münir Özkul ve Halit Akçatepe’den bahsetmiyorum Bu arada geçtiğimiz günlerde Halit Akçatepe vefat etti. Allah rahmet eylesin.

Konuma dönüyorum.

Konumuzun kahramanları, özellikle yaptıkları iş konusunda burunlarından kıl aldırmazlar. O işi en iyi onlar yapıyordur. Bir başkası yanlarına yaklaşamaz bile.

Patronları, müdürleri onları çok sever. Onlarda işlerini kendi işleri gibi sahiplenirler. Mesai saatleri dışında da çalışırlar. Hafta sonları iş yerine giderler.

Dost sohbetlerinde sıkça duyarsınız: “Abi iş 11’e kadar sürdü, patron bıraktı eve.”

Ulan sen sabah 8’de mesaiye başlamışsın, üstüne bir vardiya daha bindirmişsin, hala eve bırakılmayı gurur meselesi yapıyorsun. Bunu söyleyemezsiniz tabii yüzlerine.

Bayramın ikinci günü dükkan açmaya gider. “Ben olmasam duruyor işler. Mehmet Bey bir sana güveniyorum dedi.” Eee, Mehmet Bey nerde? Mehmet Bey bayram tatilinde Antalya’ya kaçtı. Sen en son ne zaman tatil yaptın ustacım?

Bu adamların pek çoğunun kalabalık bir anahtarlığı olur. Vazgeçilmez abilerin genç olanları anahtarları (genelde suni deriden) el çantalarında, eski abiler bellerinde taşır. Patronun odasının anahtarı bile onlardadır. Çünkü başkasına güvenip emanet edilmez o anahtarlar.

İş yerinde kendilerinden altta gördükleri insanlara, acemilere hatta kademece kendilerinden üstte olan personele bile ukalalık yapar iş buyurur, öğretirler. Patronları, müdürleri bunu görür, ses çıkarmaz. Çıkaramaz. Onlar olmazsa iş yürümez.

Bazen küserler patrona, birkaç gün işe gitmezler. Ama patronları onlar gibi sadık personel (!) bulamayacağı için özür diler. “Abi koca patron eve kadar geldi, özür diledi.” Diler tabii, senin gibi sadık (!) adamı nerden bulacak.

Bu adamlarım ikamesi bulunduğu an film biter. Patron anahtarları ister, olmadı yol verir. Müdür mesaiyi takip etmeye başlar, telefonlara çıkmaz,.. Eski çamlar bardak olur.

Gülen Gözler filmini seyretmişsinizdir. Yeşilçam’ın pek çok ünlüsü oynuyor. Hani Vecihi’nin olduğu film. “Veriyor musun? Peki öyle olsun.” Ben eski filmleri severim. Bu film de güzeldir.

Filmin başlarında Yaşar Usta patronu işi bırakmakla tehdit ediyor. Patron geri adım atıyor falan. Gururlu ustamız “biz eskiden arkadaştık” diyor.

Eee Yaşar Usta, benim de sana bazı sorularım olacak. Neden hakettiğinin altında ücrete çalışıyorsun? Neden malzemeden çalındığını bildiğin inşaatta vebale ortak oluyorsun? O inşaat filmin sonunda çöktü; kendini suçlu hissediyor musun?

Elbette Münir Özkul’a bunları soramayız. Ama Yaşar ustalardan o kadar çok var ki. Filmin sonunda patron Yunus iflas ediyor, Yaşar Usta’ya sığınıyordu. Gerçek hayatta Yunuslar iflas etmiyor.

İş ve mesai ucu açık kavramlar değildir. Yapılan iş ya da harcanan emek karşısında bir bedeli vardır. Bedelin altında iş yapmak, mesai saatlerini uzatmak maalesef ülkemizde fedakarlık olarak tanımlanıyor. Duygusallıktan kurtulduğumuzda ülkece bi ferahlık gelecek ama bu pek yakın görünmüyor.

Gülen Gözler filminde Şener Şen’in efsane Vecihi performanslarıyla bu sıkıcı konuyu bitireceğim. Alınan falan olacak gibi hissetmeye başladım. 🙂